bugün

entry'ler (3465)

wecihii

sözlüğü bırakma kararı alan yazar.

ilk entry'mi 21.01.2010'da girmişim bu da son olsun.

uludağ sözlük ile (bkz: air20) dostum aracılığıyla tanışmıştım. 'sen yaz bunları dostum, yaz beni dinle sen' ısrarıyla üye oldum. vecihi lakabım uymayınca, wecihii ile yoluma devam ettim. zaten sırf hatır için kamuya açık bir platformda yazacaktım. derken kubilay kardeşimi trafik kazasında kaybettim. ondan miras kaldı sözlük bana. konuşamadığım arkadaşım oldu burası yeri geldiğinde, hem düşürdü hem yükseltti.

sözlük bir çeşit modern anı defterim aynı zamanda. ne zaman neler ilgimi çekmiş geçmişe gidip görebiliyorum. bugün itibariyle 3465 adet entry girmişim burada yazılanların bir kısmı özellikle uzun olan yazılar hayal ürünüdür. eklemeler, çıkarmalar. insanın hatırlaması ile anımsaması arasındaki ince çizgidir yürümesi en zor olan. eee zaman zaman insan aşıyor sınırı, taşırıyor çizgileri.

burayla ilgilenen tüm yönetimin de emeğine sağlık. ancak sözlüğün eski halini kullanamıyor olmam da sebeptir, bırakmama. özlemimiz eskiye. neydi eski günler? eskiden sol frame'de ara seçeneği vardı. yıl ya da yazar ya da konu yazınca aradığım önümdeydi. entry girerken link ekleme butonu vardı. kayboldu. o geçmişe dair tanışıklık hissi yerini mesafeli cümlelere bıraktı; aynı samimiyetsiz yol arkadaşlarımın yaptıkları gibi. hayat maraton, ilk turda pes etmek olmazlar yerini olduğun yeri kanıksamaya bırakabiliyor. o yüzden kabuk değişimi şart bazen. tüm yükü sırtlayıp koşmaktansa, yeni bir yolda huzurla yürümeyi yeğliyorum. herkesin yolu açık olsun. ekşi sözlükte devam ediyorum. 2582 adet mesaj var. elbet cevapsız kalan olmuştur, elbet kırdığım, incittiğim, üzdüğüm, tartıştığım. oluyor bazen, insanım.

daniel sloss

Dışarıdan her ilişki mükemmeldir. çünkü hiçbirimiz, ne yaptığımızı bilmediğimizi itiraf edemeyiz. Çocuklar her şeyin dışarıdan kusursuz göründüğü bu aşk dünyasında büyüyünce 18 yıl sonra gençliklerinde ilk kez bir yetişkin olduklarında korkarlar, yine de yetişkin olmak için bazıları yanlış kişiyi (yanlış parçayı) alıp yapbozu tamamlamaya çalışırken uymadıklarını kabul etmez.

'Bu parçalar çıksın, bu hobi, bu fikir gereksiz, annem mi? Memeli kaltak! Bana artık ne faydası var?'

Bu kişiyi hayatımıza zorla sokarız çünkü elimizin boş kalmasından iyidir. Beş yıl sonra, tanımadığın bu yapboza bakıp dersin ki

bu sürtüğün burada ne işi var?

Belki mükemmel insanı bulursun. Tanışırsınız, çıkarsınız. seni güldürür, onu güldürürsün. Elbet gülüşüne bayılırsın. Aynı şeyleri seversiniz, tuhaflıklardan hoşlanır. Harikadır. Seni tamamlar!

3 ay boyunca. Her ilişki üç ay boyunca mükemmeldir. Sebebi de şu: 3 ay sonra anlarsın ki, kimse bir yapboz parçası değildir. Dünyadaki herkes, sizin kadar derin ve karmaşık bir bireydir. Yani o da hayatının son 20 yılını, kendi yapbozuyla geçirmiştir. Tıpkı senin gibi. Yapbozuna uyması için aniden elde ettiği her şeyden vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Tıpkı, onunkine uyman için her şeyden vazgeçmeni istese sinirleneceğin gibi. Ama şimdi, birbirinizi sevdiğiniz ve ilgi duyduğunuz için, birlikte yapboz yaparsınız. Hepimiz bunun sinir bozucu olduğunu biliyoruz. Ama yaparsın çünkü aşıksındır ve ilgi duyarsın. Belki birkaç yıl harika geçer, 'sen bu parçamı seviyorsun, ben senin bu parçanı.' aynı şeyi seviyoruz, evet!

Ama zaman eşittir başarı demek değildir. Biriyle beş yıldan fazla süre geçirip tüm eğlencenin ardından, yapboza baktığında farklı resimler için çalıştığınız görebilirsiniz. Farklı şeyler istediğinizi anlarsınız. Ve o anda kendine sorman gereken çok zor bir soru vardır.

1) Hayatımın son beş yılını boşa harcadığımı itiraf edebilecek miyim?

2) Hayatımın geri kalanını boşa harcayacak mıyım?

Evliliklerin yüzde 55'i boşanma ile sona eriyor. 30 yaşından önce başlayan ilişkilerde yüzde 80'i bulabiliyor. Bunlar ameliyat istatistiği olsa kimse bu riske girmezdi. Ama bu aşk ve ahmakça, bu yüzden ameliyat masasına yatıp, 'belki bu kez için için ölmem' deriz.

Benim kuşağım, yaşamlarının sonraki aşamasına geçmeye o kadar takmış ki, şu anki hayatlarından vazgeçmeye razılar. Romantizm fikrini romantikleştirdik ve bir kansere dönüştü. insanlar, aşkın kendisine; beraber oldukları kişiden daha aşıklar.

Aşkı bulmak imkansızdır, demiyorum. tek söylediğim istatistiksel olarak bulamadığımız.

görsel

aşk

Dışarıdan her ilişki mükemmeldir. çünkü hiçbirimiz, ne yaptığımızı bilmediğimizi itiraf edemeyiz. Çocuklar her şeyin dışarıdan kusursuz göründüğü bu aşk dünyasında büyüyünce 18 yıl sonra gençliklerinde ilk kez bir yetişkin olduklarında korkarlar, yine de yetişkin olmak için bazıları yanlış kişiyi (yanlış parçayı) alıp yapbozu tamamlamaya çalışırken uymadıklarını kabul etmez.

'Bu parçalar çıksın, bu hobi, bu fikir gereksiz, annem mi? Memeli kaltak! Bana artık ne faydası var?'

Bu kişiyi hayatımıza zorla sokarız çünkü elimizin boş kalmasından iyidir. Beş yıl sonra, tanımadığın bu yapboza bakıp dersin ki

bu sürtüğün burada ne işi var?

Belki mükemmel insanı bulursun. Tanışırsınız, çıkarsınız. seni güldürür, onu güldürürsün. Elbet gülüşüne bayılırsın. Aynı şeyleri seversiniz, tuhaflıklardan hoşlanır. Harikadır. Seni tamamlar!

3 ay boyunca. Her ilişki üç ay boyunca mükemmeldir. Sebebi de şu: 3 ay sonra anlarsın ki, kimse bir yapboz parçası değildir. Dünyadaki herkes, sizin kadar derin ve karmaşık bir bireydir. Yani o da hayatının son 20 yılını, kendi yapbozuyla geçirmiştir. Tıpkı senin gibi. Yapbozuna uyması için aniden elde ettiği her şeyden vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Tıpkı, onunkine uyman için her şeyden vazgeçmeni istese sinirleneceğin gibi. Ama şimdi, birbirinizi sevdiğiniz ve ilgi duyduğunuz için, birlikte yapboz yaparsınız. Hepimiz bunun sinir bozucu olduğunu biliyoruz. Ama yaparsın çünkü aşıksındır ve ilgi duyarsın. Belki birkaç yıl harika geçer, 'sen bu parçamı seviyorsun, ben senin bu parçanı.' aynı şeyi seviyoruz, evet!

Ama zaman eşittir başarı demek değildir. Biriyle beş yıldan fazla süre geçirip tüm eğlencenin ardından, yapboza baktığında farklı resimler için çalıştığınız görebilirsiniz. Farklı şeyler istediğinizi anlarsınız. Ve o anda kendine sorman gereken çok zor bir soru vardır.

1) Hayatımın son beş yılını boşa harcadığımı itiraf edebilecek miyim?

2) Hayatımın geri kalanını boşa harcayacak mıyım?

Evliliklerin yüzde 55'i boşanma ile sona eriyor. 30 yaşından önce başlayan ilişkilerde yüzde 80'i bulabiliyor. Bunlar ameliyat istatistiği olsa kimse bu riske girmezdi. Ama bu aşk ve ahmakça, bu yüzden ameliyat masasına yatıp, 'belki bu kez için için ölmem' deriz.

Benim kuşağım, yaşamlarının sonraki aşamasına geçmeye o kadar takmış ki, şu anki hayatlarından vazgeçmeye razılar. Romantizm fikrini romantikleştirdik ve bir kansere dönüştü. insanlar, aşkın kendisine; beraber oldukları kişiden daha aşıklar.

Aşkı bulmak imkansızdır, demiyorum. tek söylediğim istatistiksel olarak bulamadığımız.

görsel

(bkz: daniel sloss/#41084004)

aşk

lazımsın. sesin kulağımda, kokun burnumda. uzaksın ama görüyorum. görüyorum da dokunamıyorum. neymiş? istemezmiş. artık sevmiyormuş. eskisi gibi değilmiş. dedim herhalde delirmiş. hayır, öyle değilmiş.

neymiş? aklıselim her mahluk tadacakmış ölümü. lüzumsuz ise gömünüz, bastırmakla olmaz öyle. hep mi yüksekti bu dağlar? yoksa ben mi dipteyim? soru basit ama cevap değil.

gerek var mı? niye, neden, nasıl. bir boşluk ki her dala tutunduğum da iç çekerek 'en azından daha da düşebilirdin, düşmedin' dedirtir. delirtir en nihayetinde. kök salmış demek, o yüzden hepsi aynı yolda kesişir.

kaktüs mü sevilecek? ilkbaharın en güzellerini yaşadığım mevsimde. ne bileyim? belki insan istiyor ki canım yansın. dinç tutar. sıfırlanan özgüvenle birlikte vites boşta yokuş aşağı yardırırken, o sesin rüya olduğuna inandıramazlar.

kim onlar? belki en ucunda köprünün, tam geçilirken köprü, tam bitti derken tüm hengame; o da nesi? neymiş efendim gök görültüsüymüş, yağmurlarmış, depremlermiş. en büyük artçıyı insana insandan başkası mı yaşatacaktı? ne derece ufakken, nedir bu büyüklük taslamalar? derdim sevmekle dedi, bahçıvan. neymiş? kaktüs mü sevilecekmiş? su verirsin istemez, seveyim dersin dokundurtmaz. iyi bari aynı havayı solumakmış tek teselli.

o da mı satılacak? taksit taksit sevebilecek miyim? mümkün mü? 12 aya eşit dağıtsak. bir anda yüklenmesem. ne bileyim sonra işler karışıyor. olmaz demiş. yokmuş öyle bir izahı sevmemin. peki.

en yüksekten bakarken şehre, karınca kadar insanların üstüne basacak kocaman ayaklı bir hipopotam hayal et. ama kimsenin üstüne basmasın. korksunlar. yaşamanın tesadüf olduğunu anlayan tüm canlılar sonrasında birbirine sarılsın. öpüşsün. konuşsun. sorunları değil, çözümleri. olayları değil, hedefleri. geçmişi değil, geleceği. kabusu değil rüyayı.

neyse demiş o da dönmüş 'ayak basmadık yer bırakmayacağım.'

sevgi ile saygı el ele gezerken; aşk kafa göz tekme takılırmış. çünkü anlamsız duygusal patlamalarda insan her defasında bu ben miydim? der durur. bu kadar mı küçüldüm? bu kadar mı görmedim? bu kadar mı aptalım? bu kadar mı ahmaklık ettim? demiş. hiç

fil olsun. ya da yarı çıplak bir deli. hiçbir şekilde anlaşılmayan bir şey. sen oldun, biraz ben. biraz biz. ikimiz olduk ama ikimiz ölmedik. ayrı zamanlarda ölen iki insan olarak ölümleri yarıştırmak, ne acayip bir densizlik. öldüm öldüm dirildim demiş ama yine olsa yine koşardım, yine coşardım.

çocuk sen hasta mısın? evet demiş. sorunlarınızı başka kulaklara anlatıp başka omuzlarda ağlarken sizler ve bizler, aynı güneşi izledik en nihayetinde. saçın başın dağılır diye yüzüne bakmadığın rüzgardı benim tesellim.

Mevlana'ya göre dert, insanın mevcut duruma boyun eğmemesi ve var olan imkanlardan yararlanarak içinde bulunduğu konumu aşarak daha öteye gitmesi ve dünyaya hakim olan meselelere ve durumlara karşı tavır sergilemesine vesile olur. Acı, insan kişiliğini ve düşüncesini yeniden inşa etmesine zemin hazırlayan bir olaydır ve yaşamında aktif ve canlı olmasına vesile olur. ister adını aşk koyarsın, istersen ölüm.

yokluk

ilham perim dönüşürken yanı başımda bir budalaya, izlediğim en uzun metrajlı filmde figürandı mevzu bahis konun.

sersem olmuş sallanırken bir o yana bir bu yana,
ahmak gönlüm muhtaç her limanda mastürbasyona.

güzel miydi? birkaç hoş kelime söylesene. Gülümsesin yüzümüz. rol olduğunu bildiğim sahneler dahi olsa belki hissederiz mutluluğu. inandığın kadar gerçektir hayat, yaşadığın kadar değil. diz çök! eğil! gelir gider gidip gelen yitip giden ben, tükenmeden birisi bulsun.

ıslak tenine kahkaha eşliğinde akarken tüm mutluluk
huzurlu gece, sabahın soru işaretleriyle son bulur.

sonra inançsız bir adam gelir; derbeder ve bir o kadar da vurdumduymaz.
kahrolsun tüm iyi niyetlerimiz! şimdi sen kiminsin? tabi, sormak olmaz.

sahibiyken tüm her şeyin, ait oluverirsin bir şeylere.
gider gemi, kaçar tren.
kaldı kalan, gitti giden.
bu efsun, aynı aşk gibi; sonsuz.
var tedirginlik çünkü adam onsuz.

hayat sen bana beni benden başka biri gibi hissettirdiğin için en büyük sorunsun.
korkunun ötesine geçilen anların sonunda ulaşılan özgürlüğün verdiği umutsun.
bahar güneşinde doğayla sevişirken cenk edercesine gelen yağmuru getiren bulutsun.
kendimle yüzleşince kendimden uzaklaşmama neden olansın kadın! sanma huzursun.

göz bebeklerinde aradığım sen değil bir başkasıydı.
bitince durmak olmaz tekrar sigara sarmalıydı.
bizimki ölüm-yaşam, sevgi-kin, umut-hüsran;
tekrar eden nefret nöbeti sarmalıydı.

tabi dalga büyük gelir ve gemi olur tarumar,
çöküşün ardından bitmeyen bu sancılar.
kim ne derse desin; ben hariç hepsi haklılar,
yazık tabi! tüm anılar yarım kaldılar.

yalvarırken arıyordum cenneti; öfkem dönünce cinnete,
döngü sonlandığında tüm hisler dönüşecek minnete.
tasvir etmekte zorlandığım bir canavar gibiyken silüetin,
gölgeler dans ederken değişiyor her şey. pardon sen kimindin?

pakistan a korvet ihalesini türkiye nin kazanması

hindistan'dan bölünen pakistan'ın kutuplaşmasında türkiye'nin yıllardır pakistan'a deli gibi silah sattığını bilmeyenleri şaşırtmıştır.

steam

age of empires 2 aşkına geri dönüş yaptığım oluşum. fm 2010'da bırakmıştım oysa.

siktiler oyunu eylediler viran. Puanlama sistemi 1 aydır çalışmıyor, paramla rezil oldum mk. millet nasılsa puan düşmüyor diye oyun başında çıkıp gidiyor. tepem atık.

age of severler bedavası ve daha iyisi için voobly deneyin.

burçlara inanmanın saçmalığı

(bkz: barnum etkisi)

ilk oynanan bilgisayar oyunu

(bkz: carmageddon) metal müzik eşliğinde insanlara saldırıp diğer araçları enkaza çevirmek üzerine kurulu oyundu. sonraki yıllarda psikolojik etkilerinden dolayı yasaklandı. insan yerine zombi geldi. üniversiteliler bilmez. windows 98 ey gidi günler ey.

family guy

rus casusun ingiltere'de infaz edilmesini önceden yazmış olabilirler mi sorusunu sorduran dizi. Olay geçtiğimiz hafta cereyan etmişti. Rus casusun ölümünden sorumlu tutulan Rusya ile Avrupa arasında diplomatik kriz yaşanıyor şu günlerde. Aynı günlerde ABD ırak'tan çekileceğini ve yerine FRansa'nın devam edeceğini öğrenmiştik.

--spoiler--
16. sezon 3. bölüm tarih: kasım 2017

aile temizlik yapılması gereken evlerine dadı alacaktır. yaşlı rus dadımız kapısında belirir. ardından stewe dadıya o soruyu sorar:

- bir şeyi açıklığa kavuşturalım, neden buradasın?
* Mühalif yahudi, fievel mousekewitz'i etkisi hale getirmek için gönderildim. der ve fotoğrafını gösterir.

Stewe ise şaşırır ve:

- buradaki tek fare, saf komşumuz Frank Maxwell

Frank maxwell isimli fare belirir. Kadın bağırır:

- Yoldaş Mousekewitz! Sonsuza kadar kaçabileceğini mi sandın? Frank ise korkmuş ses tonuyla;

/ sanırım yanlış fareyi yakaladın. Ben sadece sıradan, yaşlı Frank Maxwell'im ve işe de çok geç kaldım. iyi günler bayan! der ve arabasına biner. Panikle arabasına binip kontağı çevirir ve havaya uçar. Stewe söze girer:

- Vov! Onu öldürdün mü?

Rus dadı cevaplar:

* Ben değilim. Başkası benden önce halletti. Ardından ABD'li kardeşimiz Mickey Mouse elinde sigarasıyla belirir ve lafa girer:

iyi denemeydi yahudi fare!
--spoiler--

allaha inatla tanrı diyen tip

allah el-ilah'tan gelir. el arapçadaki teklik ekidir. ilah; yaradan demek. the god gibi bir şey oluyor yani. Türksen tanrı dediğin an zaten tektir.

arapçada el-ilah derken, tek yaradan demiş oluyorsun. Türkçesi daha şık.

pinc

tebrik edilesi program. sanırım düzenli izlediğim tek dizi. yozlaşmadan yürü, yoksa günah benden gider. 14 şubat özeldeki soruya tepkisi yarmıştır.

görsel

the killing of a sacred deer

sikti gecemizi eyledi viran. ekşicilerde imdb puanına bakıp izlemeden yorum yazıyor herhalde mk.

35 yaş altı izlemesin.

esrar serbest bırakılırsa iflas edecek şirketler

http://www.eajm.org/sayilar/44/buyuk/15.pdf

sevgili olmak

hayatım boyunca bize katkısı olduğunu düşündüğüm için seçtiğim bir iletişim yoluydu. karşı cinsle iletişimin bin bir yolu olduğunu bilmeme rağmen, "gönlünce olsun ki gönlümüz olsun" mantığında ilerledim. doğrudur; acayip faydacı ve rasyonel. bir o kadarda mutualizm ilkesiyle bütünleşik hakaretler silsilesi. ne yapmalı? aldığım kadarını veremiyorsam gideyim ya da verdiğim kadarını alamıyorsam olmaz ağbi kadar da pragmatik değil elbet. ayarında. orta şeker.

kıskançlık? gereksiz aksiyon. pratikte bunun faydasını görüp ispatlayan çıkarsa şuracıkta bende başlayacağım artık kıskanmaya. en baştan hemde. ilk bakir hallerimdeki gibi ölümüne kıskanacağım. bacaklarını kıracağım. uygulamada öyle değil. yani kıskandığın için aldatılmadığın oldu mu? Hayır. kıskandığın için aldatılmış olabilir misin? sözde sapkınlığı normalleştirmek ve karşı tarafın içselleştirmesini sağlamak olabilir mi acaba sevgi göstergesi olarak seçtiğimiz bu yol?

hayat; 12 yaşına kadar manevi değerlerden ibaretken, millet kantinde kola-cips-tost sonra bir daha kola-cips ve son teneffüs bir daha kola turu yaparken "ben niye evden getiriyorum ki?" sorusunu sorduran kapitalist düzenle birlikte maddi ve manevi bir olguya dönüşüyor. üniversiteyle birlikte normalleşen fakirlik hatta ve hatta övünülen yokluk ise üniversitenin bitmesiyle birlikte kocaman yumru şeklinde midede kaskatı bir kramp sebebi. iş bulamazken ödemek zorunda kalınan gss borcu ve evine gelen haciz vari kağıtsa "egemenlik kayıtsız şartsız parası olanındır." ilkesinin son ucu.

sevgili bunun neresinde? sevmek hangisi? tüm çabalarını görmezden gelen, evlilik yüzüğü tek taş olmadığı için bozuk atan ama hayatı boyunca herhangi bir şey için çalışmamış, çabalamamış, gecesini gündüzüne katmamış bir kadını mutlu etme çabası mı sevmek? sabah akşam üstelik. bütün farkındalıkları için geç kaldığını bildiğin halde her ayıkmasında "ben demiştim" dememek için kendini tutmak mı sevmek? ve sende gördüğü kusurları törpülemeye çalışmak mı sevmek? sevmeden sevişememek mi sevmek? hep mi sevmek ulen? yeri gelince haftanın 7 günü çalışmak zorunda kalacağını bilsen bile, 1 gün daha mutlu olsun ağbi demek mi sevmek? siktiğim pazar kahvaltılarında çekilen fotoğrafları arkadaşlarının gözüne sokmak için, moda diye bebek sahibi olup sadece fotoğraflarda gülümseyen anneler mi doğuruyor yarınları?

"benim gibi düşünmelisin ve beni anlamalısın. aksi halde sen bok herifin tekisin, ne halin varsa gör" temalı kavgalarla hiç edilen onca hayalden sonra, gelecek kaygılarını sadece maddi değerlere yaslamış olmam benim suçum mu? tüm planlarımı kendim odaklı yapıp bu macerada şartları uygun olup bana eşlik edecek insana eş diyeceğim ulen demek yanlış mı? Hayaldir sevmek; düşlemektir, arzulamaktır, planlamaktır yarını, geleceği tasarlamaktır. yükü omuzlamaktır. herkesin taşıyabildiği kadarını sırtlamasıdır. yükü paylaşmaktır. hep istemek ya da hep vermekle tükendi sevmeler. her kavgada siktir çekecek kadın mı beni sevecek? sevmiş. Yok artık. ben yine rest çekerken karşı tarafın eline güvendim iyi mi? tabiki iyi değil. kurpiyerin pis gülümsemesi gözümün önünde. dağıt yine. hiç kimse olmasa bile şans gülecek.

bana siktir çekecek götü ben okşamamış olsaydım buna cüret edemezdi. sevgili, buradaki göttür. sevgili olmak ise göt olmaktır. evlenmek resmi olarak göt olmaktır, üstelik maddi-manevi ortaklığı barcelona'ya transfer olan türk futbolcu misali duyurup kameralar önünde sözleşme imzalayıp fotoğraflar çekinip ardından fos çıkınca kontratı fesih edememektir yahut hatunu başka takıma transfer edememektir.

göt olmayın. ya da olmayım. söz.

https://www.youtube.com/watch?v=rGnFl6cUwnk

aşk

​​​​Titrek ses tonuyla hüzün dolu prenses. Senin gözyaşlarında bu aşka dirensem? Mesele değil mesafeler. Ara verelim. Otur bir dinlen. Kayıp gelecekte kaybolan tüm sevgilerle. iyi niyetli sözlerin ejderhanin koynundaydi bedeni. Savaştık yorulmadan lakin yoktu nedeni. Aşka değil; aşktan düştük, aşikar. Bunda senin payın var. Yoksa yanılıyor mu hafızam? Yaşarken hissettiğimle sonrasında farklı hislerim, ne var ne yok gizledim. Çözüm değildi gözüm yolda. Yarınsız gelecek hayaliyle, acımasızsın.

bu tren kalktı erken. kalbi kırık her masalda; sonsuz bir yolculukta ürperen, korkudan ufalan göz bebekleri. hey aynı yastığın yanında silüetin. hep aynı sahne, sağ koltuğa baktığımda. içimde burkulur. görmek istemem. yol verin. upuzun. olsun yokuş. dik baya. inişi güzel olduğundan tatlı geliyor her yokuş. bu kayboluş! varlığın bir yokluğunla.

hep aynı cevaplar, o aynı soruyu sorduğundan. zor durumda. eller önde. bu savaş mı? istemem. var daha sevecek yerim. aşk sanmışsın. doğru değil. ben, içinde bastırdığın bitmek bilmeyen öfkeyim. bir öyleyim, bir böyleyim. oldum elde oyuncak. buna da çare buluncak. kaskatı kesildi parmak uçlarım, ilkin verdiği huzur ama bulamayacağım aradığım dokunuşları. sarıl bir önce. sonra konuş. önce dinle. sonra anlat. ben susarsam, sen konuş. sonunda tam manasıyla kayboluş. maske takmaz suratsızlar, icap etmez gizlemek. gel demek zor, git demekten. ama gitmedim ben. dört yol ağzı. pusulam yok. karanlık. selam ben sümbül değil kasımpatı.

aaa dını hatırladım. darma duman bir tünelde, saçma sapan arkadaşlar, bitmeyen bu yolculukta, erken indin sen vagondan. gidipte dönmemek istersin, darlar şimdi yolculuklar. iyi sabahlar. gün çok aydın. kahramanım, sen yalansın. apaçık ortamızda yalancı şahidiyle budalasın. sömür tüm emeklerimi; kaçır tüm dürüstlüğü, aşkı benden. bir gün inerken merdivenden, elinde kaldı kalbim. tükettin bilmesen de, zaten bilmesin de. öldüm sandım harbiden de. değilmiş. normalim bu. git-gel oldu, aydan aldım hazzı.

kapkaranlık yolculuk. hiç yok umut. unut. kalsın eskilerde. özgür günlerde. güzeldik biz severken de, nefret ederken de. güzeldi hep sahiden de. ilk kez gördüğüm, azat edilmiş ruhlarıyla, azap çekmiş tarumar bir ordu kaldı şimdi ellerimde. yok yürek. savaşalım mı? bir biz eksik kaldık hem.

uzaklarda ararken ruhumu yine
bir prenses uzaktan ağlıyor diye
ejderhanın hiçbir suçu olmasa bile
bir şövalye ölmekte; gözlerinde, ellerinde, düşlerinde...

yunan ı denize dökerken birkaç ada bahşetmek

(bkz: uşi Antlaşması)

sene 1912.

edit: sözlüğün en yakışıklı yunusu sağ olsun.

metro turizm şoförünün mastürbasyon yapması

derdimiz gusül abdesti alıp almaması mk yerinde. demek ki az bile yapan şöfordur.

metro turizm şoförünün mastürbasyon yapması

yarmıştır.

agıttı herhalde ndbasbdasbdsadas

20 haziran 2017 kastamonu askerlerin zehirlenmesi

toplu yemek ihalesinin yapıldığı yandaşlara selam olsun.

şartname nerede? yok ki.